Kur’an-ı Kerim okuma yarışlarında ulusal ve milletlerarası derecesi olan 48 yaşındaki hafız Abdil Sarı, hocasının tavsiyesi üzerine yaklaşık 20 yıldır fiyatsız Kur’an dersleri verirken, 10 yıl kumaşçılık yaptı, 10 yıldır da kebapçılık yapıyor.
Mersinli Abdil Sarı, 10 yaşındayken geldiği İstanbul’da Kur’an eğitimi almaya başladı. 11 yaşında başladığı hafızlık eğitimini 1 yılda tamamlayan Sarı, Kur’an-ı Kerim okuma müsabakalarına katıldı.
Hafız Sarı, bölgesel ve ulusal yarışlarda birinci olduktan sonra 1990’da Suudi Arabistan’da katıldığı milletlerarası Kur’an-ı Kerim okuma yarışında ikincilik elde etti.
Yarışmaların akabinde askere gidip vatani vazifesini yapan Sarı, hocasının tavsiyesi ve yönlendirmesi üzerine iş aramaya başladı.
Yaklaşık 10 yıl kumaşçılık yapan Sarı, 10 yıldır da kebapçılık yapıyor. İşinden kalan vakitlerde da fiyatsız Kur’an-ı Kerim dersleri veriyor.
“Ticareti seçtim lakin hafızlığı bırakmadım”
Abdil Sarı, AA muhabirine, 12 yaşında tamamladığı hafızlığı unutmamak için her gün Kur’an-ı Kerim okumaya çalıştığını söyledi.
Kur’an-ı Kerim okuma yarışlarında Marmara Bölge birincisi olduktan sonra ülke çapında düzenlenen müsabakaya katıldığını anlatan Sarı, “Ankara’daki Diyanet İşleri Genel Merkezinde 20 cüz üzerinden Türkiye birincisi olarak Suudi Arabistan’da, bugünkü ismiyle olimpiyat, o günkü ismiyle Devletlerarası Kur’an-ı Kerim Okuma Müsabakasına katıldım. Burada takdir evrakı alıp, dünya ikincisi oldum. Mükafat olarak da Kabe’nin içine girmek bize nasip oldu. Hocam çıktıktan sonra bana ‘Bu, Kur’an-ı Kerim’in dünyadaki şefaatidir. Dünyada herkese açılmayan Kabe’nin kapısı, sizlere açıldı’ demişti. Biz o günden bu güne hafızlığımızı tekrar ederek, ‘Hafız olmak kıymetli değil, hafız ölmek önemli’ düsturuyla her gün tekrar yapıyorum. Her gün ekmek üzere, su üzere Kur’an-ı Kerim okumaya çalışıyoruz.” dedi.
Her güne dua ederek başladığını, gün içinde de kesinlikle Kur’an okuduğunu belirten Sarı, rahlenin başından kalkıp iş hayatına atıldığı süreci ise şöyle anlattı:
“Hocamın din eğitimiyle bir arada ticaret de yapabileceğim tavsiyesi üzerine ticari alanı seçtim lakin hafızlığımı da bırakmadım. Hem ticaret yapıp hem İslam’a hizmet edilebiliyor. Halihazırda kimi yerlerde fiyatsız Kur’an-ı Kerim, talim, tecvit dersi vermekteyim. Geçimimizi de ticaretle sağlıyoruz. Bundan da zevk alıyoruz. Yemek, yedirmek, uğraşmak hoştur. Genelde bu şekil işlere beşerler ticari mal ve eser gözüyle bakıyorlar. Ülkemize dışarıdaki yeme, içme firmaları gelerek şube açmışlar. Bence biz daha güzelini yapıyoruz. Önümüze gelen eti, sebzeyi bizlere getiren çiftçi, manav, kamyoncu, çobanın emeklerine dua ederek başlıyoruz. ‘Yarabbi bizim elimizde tat yok, sen tatlandır’ diyoruz. Bunun üzerinden geçimimizi sağlıyoruz, yiyenler de mutlu kalıyor.”